Sunday, September 23, 2012

inanç ve eğitim



Inanç ve eğitim üzerine Eylül 2012’de Balçiçek İlter’in eğitim üzerine TV programında ‘Ilkokulda din dersi olur mu, olmaz mı?’ tartışmasına ilişkin bir sorusu üzerine din öğrenme için ilkokul ortamının ve 12 yaş öncesi zihin gelişim özelliklerinin uygun olmadığı kanaatimi belirtmiştim. Internette bu görüşün yansıtılış biçimini eksik ve fazla yönlendirici buldum; zaten eksik ifade ettiğim konudaki kanaatimi doğruca yansıtamamış olmam sebebiyle bu notu kaleme aldım. Bir (eksik anlatım sebepli) kendimi düzeltme olarak da okuyabilirsiniz.Inançlı ya da inançsız herkes için önem taşıyan, ve daha etraflıca konuşulup tartışılması gereken bir konu. Fikirlerimi biraz daha ayrıntılı belirtirsem konuyu gündelik polemiklere alet etmek yerine üzerinde daha fazla düşünüp taşınmak isteyenler için (kendim dahil) yararlı olacak kanısındayım.Programdan sonra aklıma gelenleri de ekleyerek enine boyuna tartışmak isteyenler için fikirleri başlıklar halinde özetledim. Gündelik uygulamaların eleştirisi ya da savunusu üzerinden yapılacak polemiklerin dışında kalmaya çalışarak, çocukların ve ailenin, dolayısıyla toplumun ruh sağlığını geliştiricilik perspektifi ile düşünerek, beyin ve zihin gelişimi ilkelerini gözönüne alarak düşündüm. 9.9.20121. İnanç bir ihtiyaçtır. Yaşa, toplumun ve hayatın getirdiklerine bağlı olarak gücü ve kişinin hayatındaki yeri değişir.
2. Iyi, doğru ve güzel şeyler yapmayı arzu eden bir çok insan bunun yolunu din’de bulur. Diğer yanda, aynı arzuları paylaşan ve dindar olmayan bir çok kişi aynı arzu ile  iyi, doğru ve güzel şeyler yapabilir.
3. Çocuklarını inançlı ya da dindar yetiştirmek, ya da yetiştirmemek, ailelerin kendi eğitim anlayışlarına bağlıdır. Zorunlulukla veya resmiyetle bağdaşmaz.
4. Dinsel kavramları anlama, tartma ve benimseme için gereken soyut düşünebilme olgunluğu ortalama 11-12 yaşında oluşur. Bunun öncesinde öğretilen ezbere dini bilgi, bilinçli bir inanç oluşumuna pek katkıda bulunmayabilir.
5. Ezberci eğitim, her bilginin ve kültürün içini boşalttığı gibi din eğitiminin de içini boşaltacaktır. Benimsenmemiş, yüzeysel bir takım bilgilerle dindar olunmasını bir çok dindar aile de arzu etmemektedir.
6. Ilkokul çağı (12 yaş öncesi) döneminde din bilgisi dersinde öğrenileceklerin dindarlığa katkıda bulunma olasılığı düşüktür.
7. Amaç, iyi ve ahlaklı (moral) davranışı geliştirmek ise, bu din dersi ile sınırlı kalamayacak bir hedeftir. Iyi ve ahlaklı davranışı sadece dinin bir uygulaması/yorumu ile sınırlayarak anlatmak gelişimi ve özgür muhakemeyi kısıtlayıcı olabilir.
8. İnanç, din ve mezhep farklılıkları olan ve benzerler arasında bile büyük uygulama çeşitliliği olan ülkemizde,çocukları tek tip egemen bir dinsel söyleme tabi tutmak inanç özgürlüğü açısından problemli bir uygulamadır. Ailelere ait olan bir hakkın devlet tarafından kullanılmasını getirir.
9. Okul tartışma ve farklı düşünebilmeyi öğrenme yeridir. Çocukların muhakemeleri, öğretmenlerinin bilgisi ve sınıf ortamları dinsel bilgiyi, inançları etraflıca tartışmaya elverecek midir? Dini inançları tartışmak istemeyenler nasıl hissedeceklerdir? Lise sınıflarında felsefe ve ahlak gibi konuların tartışıldığı ortamlarda din ve ilişkili konular tartışılabilir. Bunun için de bir önkoşul olarak sınıfta ve toplumda, fikirlerin ortaya atılmasına elverişli, fikirlere ve inançlara saygılı bir ortam oluşturulabilmesi gerekir. Başka daha az hassasiyet içeren konularda bile bir tartışma ortamı yaratamazken, bu şu anda ne kadar mümkündür?
10.  Aileler kendi inançlarını ve düşünüşlerini, kendi dini uygulamaları toplumun çoğunluğundan farklı olsa bile, uygulayabilmeli ve öğretebilmelidir (çocuğa ruhsal ve fiziksel bir zarar vermedikleri sürece).
11.  İlkokuldaki din bilgisi dersi ne çocuğunu dindar yetiştirmek isteyenlerin ihtiyacını karşılar, ne de çocuğunu devletin dini söylemi dışında tutmak isteyenlerin kendilerini korumalarına izin verir. Bu sebeple ilkokullar din gereklerini öğrenmenin en uygun yeri olmadıkları gibi, din gereklerini öğrenmeye uygun ortamların ancak aile ve ailenin belirlediği kurumlar olduğunu düşünüyorum. Bu herkesi istemediği bir durumdan koruyan bir kural olabilir.
12.  İmam-hatip okullarının ve 12 yaş üzerindekilerin durumunu siyasi/ideolojik polemikler içermesi konuyu tartışmayı zorlaştırıyor. Dersin seçmeli ya da zorunlu olması konusu da büyük ölçüde benzer tartışmanın parçası sayılabilir. Ancak, ilkesel olarak, değişik sebeplerle eğitimlerini devletin din eğitimi ağırlıklı okullarında yapmış çocukların ve gençlerin sırf bu sebeple zarar görmesine (sınavlar vs) taraftar durumuna düşmemek ve temel haklarını kaybetmelerine sebep olabilecek durumlara kayıtsız kalmamak gerekir.

1 comment:

melike said...

İnancın bir ihtiyaç olduğu ve din eğitiminin okullarda değil,aile ve onun seçeceği kurum ya da kişiler tarafından verilmesi gerektiği konusunda size katılıyorum.Din eğitiminin olmasa da Allah kavramımın çocuklara 12 yaşından önce öğretilebileceğine inanıyorum;çünkü çocukluğumu düşününce, 6-7 yaşlarımda yatmadan önce dua ettiğimi hatırlıyorum.
Din, "iyi insan" olmanın tek yoluymuş gibi bir anlayışı kesinlikle doğru bulmuyorum;inançlı olmayıp yararlı işler yapan insanlar da tanıdım, çünkü...