Wednesday, August 31, 2011

bir insanın değeri


yokluk, değerin bilinmesini sağlayan bir araç sayılabilir mi? zihnimizin yokluğa (eksilme, tehlikeli yoksunluklar) duyarlılığının yüksek, kayıplara tahammülünün daha düşük olduğuna bakılırsa, "yokluk ile terbiye" arzu edilmeyen, ama etkili bir "eğitim" aracı. yokluk provaları, dinlerdeki oruç uygulamalarından tutun, hayatımız gerektirmediği halde icad ettiğimiz değişik zorluklara katlanma sporlarına dek genişletilebilir. değer bilmenin, ya da değerini anlamanın yolunu, "yokluk" düşüncesiyle öğrenmeye çalıştığımızda, sevdiğimiz birisini kaybetme olasılığını aklımıza getirdiğimizde, ortaya çıkan davranış bir "değer bilme" biçiminde olabilir. Bu değer bilmenin kalıcılığı ya da benimsenmişliğini belirleyen diğer etkenler nelerdir? sonsuza kadar birlikte olacağımızı varsaydığımız kişilerin öyle olmayabileceğini aklımıza getirmek, kaygılanmak, değer bilmenin anahtar duygusu mu?
cevap bana evetmiş gibi geliyor.

Tuesday, August 30, 2011

herkese bir ideal lazım

"yaşlılığımın en değerli olayı ise, hayalini kurduğum türkiye görme özürlüler kitaplığı'nın gerçekleşmesi ve benim her gün kitaplıkta geçirdiğim zaman". babamın Kör Uçuş kitabının duygusal yanına bakınca, hem insana hiç ağır gelmeyen bir gurur, hem derinliği belirsiz bir hüzün hissediyorum. babamın 70li yaşlarda elde ettiği dijital bilgiye erişim hakkını, kendisi gibi göremeyen başkalarının da kullanması için türgök adıyla bilinen kitaplığı kurmaya ömrünün son dönemini tek kelime ile adaması... ideallerin insan hayatındaki yerini anlamak için bir ders gibi.

Sunday, August 28, 2011

smurf

türkiye'de şirinler adı ile tanınan smurf (schtrumpf) canlılarının daha önceki isimlerini hatırlayan var mı? bir dönem mantar cüceleri, daha önce de tiroller olarak çizgi romanlarını farklı yerlerde okuduğumu hatırlıyorum. sonradan bu canlıların adı (bir tür komünal hayat yaşadıkları için de olabilir) "komünist"e çıktı; ama ben o kısmı kaçırmışım.
her neyse, özellikle ABD'de smurf'ün small men under red flag'in kısaltması gibi görülmesi bu imajın yayılmasını etkilemiş olabilir. öyleler ya da böyleler, sonuçta bir holivud kahramanı olmuş vaziyetteler. filmleri komik, sevimli, ve yüzeysel... gargamel'le aralarındaki düşmanlık bir yana, herhalde artık "dönek" olmuşlar!

Friday, August 26, 2011

öne çıkmak...

kitapçıya gittiğimde babamın kitabının rafta nerede olduğuna bakarken ne kadar çok kitap olduğunu, arada kaybolup gitmenin ortada olmaktan çok daha kolay olduğunu bir anda farkettim. kendi kitaplarım için pek düşünmemiş olduğum bu durum, öne çıkanın ya da adı çok söylenenin "gerçek" sanıldığı dünyamızın özeti.
bir yandan da, kendi adım geçtiğinde "medyatik" diye dudak bükenlerin bir anlamda neye gıcık olduklarını, içi boş ama şişirilmiş sayısız öne çıkan ya da tutunandan birisi sanılmamam ya da sayılmamam için pek bir görünür sebep olmadığını düşündüm.
tabii, bu görüşü gazete köşesinden savuran birisine "önce kendine bak" dememek de zor:)
ağız dalaşı sevmesem de tartışmayı seven birisi olarak, başka bir laf yetiştirme biçimi arayıp bulmalıyım, böylesi durumlar için. ama bunlarla uğraşmayı da boş iş gören, kendi işime bakmayı tavsiye eden "iç sesime" kulak vermek en akıllıcası.

Friday, August 12, 2011

kör uçuş




Kitabın arka kapağı için hazırladığım yazı:
"Kör Uçuş’un yazarı Gültekin Yazgan’ın oğluyum. Bu kitap sayesinde, babamın körlüğün ve hayatın cilvelerinin ortaya çıkardığı “engelleri aşmış insan” olmanın ötesindeki iki önemli özelliğini fark ettim.
Aklının almadığı hiçbir şeyi reddetmeyen, aksine, ne olduğunu anlamak ve öğrenmek için peşine düşen bir merak. Bu merakı ateşleyip yaşatan, başladığı işi bitirmeye, sonuna kadar gitmeye olanak sağlayan tutkulu bağlılık.
Kör Uçuş’u okuyanların da kendilerindeki merak ve tutkuyu bulmak için güçlü bir istek duyacaklarını düşünüyorum."