Afet
durumlarında psikososyal yardım: ilk haftalar
öncelik fiziksel ve gündelik yaşam ihtiyaçlarındadır.
Bir çok kişi psikososyal
desteğin sadece psikolojik sorunların ‘terapi’ ile halledilmesinden ibaret
olduğunu düşünür. Oysa, felaket dönemlerinde psikososyal desteğin en önemli
basamağı fiziki ihtiyaçların öncelikle karşılanması, bilgi akışının saydamca
gerçekleşmesidir. Öncelik bölgedeki insanların temel ihtiyaçlarının
karşılanmasında, uykunun, beslenmenin, gündelik yaşam rutinlerinin, gündelik
hayat güvenliğinin sağlanmasında, ne olup bittiğinin, kimin başına ne
geldiğinin, ölümlerin bir an önce aydınlatılması, bilgi akışının dürüstçe ve
saydam bir şekilde gerçekleşmesindedir. Psikolojik bakış
mutlaka ruh sağlığı alanında çalışan kişiler tarafından uygulamaya geçirilecek
bir ‘metod’ değil, aksine kişinin ruh ve beden bütünlüğünü esas alan bir
perspektiftir. Polisinden başbakanına, belediye reisinden öğretmenine her
kademedeki uygulamanın içinde yer alması gereken, her sorumlu ve görevlinin
‘psikososyal yardım elemanı’ gibi hareket etmesini gerektirir. İşi
psikiyatrlara, psikologlara havale ederek ilerlemek mümkün değildir. Israr ve
inat edip, bildiği gibi hareket edildiğinde ya bağırıp çağırarak, kırıp dökerek
ya da vicdan ve insafa göre yardım destek vererek bir şeyler yapmaya çalışılır.
17 Ağustos ve 12 Kasım depremleri gibi geniş ölçekli
bir travma sonrasındaki deneyimler mümkün olabildiğince çok sayıdaki etkilenmiş
kişiye ulaşıp, en etkin biçimde müdahelede bulunabilmek için, öncelikli risk
gruplarını belirlemek ve kime hangi müdahalenin yapılacağına karar vermenin
önem taşıdığını ortaya koydu. Psikiyatri ve psikoloji alanında
uygulayageldiğimiz geleneksel tedavi modelini kullanarak bu durumla yeterince
ve gereğince başa çıkmanın mümkün olmadığını gördük. Psikososyal yardımın hele
bu tür travmatik durumlarda bir ‘dert dinleme’ ya da ‘içini boşaltma’
olmadığını, ‘bölgeye psikolog ve psikiyatrist yağdırarak’ ruhsal sorunları
çözeceğini sanan göstermelik iş yapma heveslisi yönetimlerin yanıldıklarını da
yapılan araştırmalarda ortaya koyduk.
1999 deneyiminden en çok ders çıkartanların ve alanda
kendisini geliştirenlerin arasında psikososyal yardım alanında çalışan meslek
grupları var. Psikiyatrlar, çocuk ve ergen psikiyatrları, psikologlar,
psikolojik danışmanlar ve sosyal çalışmacıların üyesi olduğu meslek
birliklerinin Türk Kızılayı koordinatörlüğünde oluşturduğu afet
bölgelerinde psikolojik destek ve krize müdahale çalışmalarından sorumlu
Afetlerde Psikolojik Hizmetler Birliği (APHB) çalışmalarının Soma’daki
felaketin (ve felaketin acısını arttıran siyasi yöneticilerin) yıkıcı etkilerini
onarmakta etkin olacağı düşüncesindeyim. Ancak bu çalışmaların ön aşamalarında
psikososyal farkındalığa dayalı olan ‘fiziksel’ gerekler (temel ihtiyaçlar,
bilgi ve iletişim gibi) karşılanmaksızın ve psikososyal ihtiyaçlar duruma özel
olarak belirlenmeden ilerlemek (en az birkaç hafta) mümkün olmayacaktır.
Bölgeye ‘psikososyal yardım’ yapacak insanların daha çok sayıda gelsin çağrısı
yapan mesajları yazanların bu gerçeği bilmesi, kaynakların doğru
yönlendirilmesi açısından ve geçmiş afetlerdeki deneyimlerimizin ışığında bir
zorunluluktur.
No comments:
Post a Comment