Sunday, November 21, 2010

TV macerası 1: gıcıklık parayla değil ya

bir kaç ay önce davet edildiğim bir başka TV programında (genel olrk yayın çizgisini beğendiğim bir programdı, ama o gün "bana alışık olmayan" bir sunucu vardı), gençlerin neden böyle olduğundan şikayet eden annebabaların kendilerinin köşe dönme ve kolay zahmetsiz yoldan para kazanma kültürünün ne kadar parçası olduklarını düşünmeleri gerektiğini söylediğimde, sunucu renkten renge girmeye başladı. bana tersçe bakmakla kalmadı, ben ayrılıp giderken rahatlamanın rehaveti ile güle güle bile diyemedi.

Çok mu radikal kaçıyorum, sahici bir radikal olmadığım kesin de, radikal mi davranıyorum,kesip atıcı anlamda...? Yoksa, giderek sinirli bir orta yaşlı adam rolüne mi giriyorum? Hiperrasyonel,saçmalamaya karşı toleranssız... bu orta yaşın bir fenomeni değil aslında, orta okul ya da lise yıllarımda ağzımdan en sık çıkan laflardan birisinin “saçmalama” olduğunu hatırlarsak...
kibar kibar, "gençlere daha çok sevgi verelim", ya da "hayat hepimizi o kadar çok yoruyor ki, başkasına verecek bir şey kalmıyor" gibi genelgeçer ve buram buram empati kokan mesajlar vermekten ve psikolojik top çevirme yöntemleri ile ne olduğu belirsiz, karaktersiz bir "iz bırakmak"tan oluşan medyatikliğin bu sırlarını uygulamama tercihim, galiba ve galiba, sinir bozucu bulunabiliyor.
hak vermemek mümkün değil.

1 comment:

ilker said...

Psikolojik top çevirme yöntemlerine acizane birkaç "tv uzmanlarının" anektodlarını belirtmek isterim(sanırım sizin de duyunca pek hoşnamayıp hafif tebessüm edeceğiniz cümleler)
-iyi düşünelim iyi olur.
-sevgi enerjisi yayalım etrafımıza
-gözlerinin içine bakın o zaman onunşa ilgili daha iyi hissedeceksiniz. :)))
sevgilerimle...
ilker