Sunday, September 06, 2009

netame

netameli konulardaki televizyon programlarına davet edildiğimde, katılma kararını verirken, ya yanımdakiler, ya program yöneticisi, ya konunun zaten kimsenin uzlaşamadığı bir husus olması gibi birbirinden değişik risk faktörlerini (genellikle hepsini) gözönüne almam gerekir. programların içeriği hiç bir zaman önceden tam kestirilemez, program hazırlayıcıları da, son ana kadar çeşitli değişiklikler yaparlar. geçtiğimiz haftaki siyaset meydanı programı da böyle bir programdı; 10 yıl önce gölcük'te katıldığım, afet sonrası program gibi... kestirilemez, benim payımın ne olacağının belli olmadığı, herkeste çelişkili düşünce ve duygular uyandırabilecek cinsten. tam ve eksiksiz yapılması mümkün olmayan işlerden birisi daha. o sebeple eleştirilecek sayısız kusurun da olması kaçınılmaz olan.
programda işlenen "açılım" konusunda tam bir fikrim olmadığı gibi (kimsenin de bir fikri var gibi gözükmüyor), zaten siyasi sayılacak bir konuda, görüşümün bir uzman değeri taşımadığı da aşikâr. TV'dan yayımlanması için bir sebep yok. ama insanların, yetişkin ve çocuk, düşünüş şekillerinin, önyargılar ile empati arasındaki çelişkinin ortaya konabileceği durumlardan birisinde, çocuklar aracılığıyla (onların zarar görmeyeceği, belki biraz da gelişme fırsatı bulabileceği) ve toplumun tümünün yararlanabileceği bir perspektif koyabilirim cesaretine (ya da cüretine) kapıldım.
dilediğim gibi olmadı, ama hayatta dileklerimiz nadiren tam gerçekleşiyor. hiç olmadı da diyemem.
sevenler, okurlar, dostlar böyle durumlarda hayal kırıklığına kapılmasınlar. Ya da, benim adıma üzülmesinler.
bildiğim doğruları ve doğru bildiklerimi söylemek bende hiç pişmanlık yaratmaz. bunu yapamazsam, içimde kalır.
programda çocukların zihin yapılarını açıklamaya çalışmamın, insan düşünüşü hakkında konuşup, soru sorup empati uyandırıcı tartışmalar açmamın sebebi de, siyasi içerik hakkında bir fikir ya da eğilim belirtmememin sebebi de, bu "içimde kalmasın" felsefesi.

5 comments:

mutlulukmutfaktagizlidir said...

Programı izlemedim, yazdıklarınızı okudum!Bir kez daha tebrikler! En doğru olanı yapmışsınız, size yakışanı!
Sonsuz saygılar!

yeşim salı said...

Bu son derece samimi açıklama için teşekkürler

Anonymous said...

Sayin Yanki Yazgan,
zaman zaman sitenizi ziyaret ediyorum,samimi yazinizdan ötürü sizi kutlarim. Dogrularda zaman zaman göreceli degil midir? Empati bunu kabullenmekle baslamaz mi? Elbette herkes kendi dogrusunu söylemeli, ancak böyle yeni fikirler yaratilir, en iyiye ulasilir. Ama karsimizdakinin dogrulari bizle uyusmasa bile saygi göstermesini, onunla ve dogrulariyla uzlasmayi ögrenmemiz gerek, ama nedense biz bunu hep geri adim olarak algiliyoruz, geri adim atmadanda ve kavga etmedende uzlasilabilir. Sevgiler. Yeliz.

Anonymous said...

ben programı seyrettim, en çok da sizin yorumlarınızı merak ettiğim için seyrettim.. gerçekten riskli bir konuydu tartışılan ama sizin bütün çocukların kendilerine öğretildiği gibi "hepimiz kardeşiz" dedikleri noktada "kardeş olmak değil arkadaş olmak gerekir" yaklaşımınızı unutmayacağım, zannediyorum bundan sonraki bütün ilişkilerimde bana yol gösterecek..

oya altan said...

ben programı seyrettim, en çok da sizin yorumlarınızı merak ettiğim için seyrettim.. gerçekten riskli bir konuydu tartışılan ama sizin bütün çocukların kendilerine öğretildiği gibi "hepimiz kardeşiz" dedikleri noktada "kardeş olmak değil arkadaş olmak gerekir" yaklaşımınızı unutmayacağım, zannediyorum bundan sonraki bütün ilişkilerimde bana yol gösterecek..