skip to main |
skip to sidebar
Çocuğu yetiştirirken risk almalı mıyız?
Bir gazetenin yönelttiği soru: Çocuğu yetiştirirken risk almalı mıyız?
- Risk, varlığımızı tehdit
eden bir tehlikenin gerçekleşme olasılığı hakkındaki tahminimize dayalıdır.
Örneğin, iyi bir eğitim görmediğimiz takdirde mesleki başarımızın düşük olması
riski vardır. Ancak bu riski azımsamak ya da abartmak, her tahminde olduğu
gibi, içinde olduğumuz ruh hali ile yakından ilgilidir. Örneğin, eğitim
hayatında baştan beri zorlanan, sabır, dikkat ve öğrenme özellikleri akademik
gereklere tam uymayan bir çocuk ya da genç tarafından bu risk olduğundan düşük
algılanabilir. Zor gelen durumlardan uzak durmak, onları önemsiz ya da gereksiz
göstermek, risklerin abartıldığını öne sürmek doğal bir savunma olarak
görülmelidir.
- · Çocuk sahibi olmak başlı
başına bir risk sayılabilir. Ne olduğunu bilmediğimiz ve kestirmekte
zorlandığımız bir sorumluluğun altına girerken ne ile karşılaşacağımızı
bilmesek de, bir çoğumuzda güçlü biçimde bulunan ‘kendimiz gibi bir bireyi
dünyaya getirme dürtüsü’ riski algılayışımızı etkiler; riski azımsarız.
Evlenirken, ailemizin onaylamadığı birisinin ‘riskli’ (o kişiyle evliliğin
ömrünün ya da kalitesinin arzulanan gibi olmayacağı) olarak tanımlanması, aşk
ya da tutkumuzun gücü oranında önemsizleşir. Anne-babalar çocuk sahibi olurken,
sayısız sağlık riskini bilseler bile, bu risklerin varlığı sebebiyle anne-baba
olmaktan vazgeçmezler.
- · Hayatta ‘sıfır risk’ arayışı
gerçekçi olmayan ve yaşamayı önleyici bir yaklaşım getirir.
- · Risk, sınırlarımızı
zorladığımız durumlarda artar. Diğer yandan gelişim (fiziksel, duygusal,
zihinsel) sınırları zorlama ölçüsünde gerçekleşir. Sınırlar ise anne-baba,
toplum ve okulun çocuğun gelişimine kılavuzluk etmesi, gelişimin ana yoldan pek
çıkmaması için konur.
- · Sınırları trafiğin düzenli
ve emniyetli akışını sağlamak için çizilen yol şeritleri ya da hız limitleri
gibi düşünebiliriz. Bu sınırları zorlamak, riski yükseltir; ancak sınırları
aşmadığımız ölçüde bu zorlama kapasitenin tam kullanımını ve hafifçe gelişimini
de sağlayabilir. Riskin gerçekleşmesine olanak vermez.
- · Anne-babalar riskli
durumları belirleyerek kendi çizgilerini koymuş olurlar. Çocuklar ise bu
sınırları zorlamaya oyun ile başlarlar. Annenin emzirmesi sırasında tam doymuş
gibi yapan bebeğin, anne memesini geriye çekerken tekrar emmeye başlaması ile
başlayan bu ‘oyun’lar, annenin gözünün içine baka baka ‘cıs’ ilan edilmiş
nesnelere elini yaklaştıran çocukta devam eder. Risk alma, sınırın nereden
geçtiğini ve nereye kadar esnetilebileceğini anlamanın tek yoludur. Bir anlamda
gerçeği test etmek için kullanılan bir yöntem diyebiliriz. Ödevini yapmadığında
ne olacağını araştıran çocuk, ödev konusundaki sınırın (‘ödev yapmayan
teneffüse çıkamaz’) gerçek olup olmadığını sınamış olur. Ödev yapmayıp
teneffüse çıkmama riskini alarak öğretmenin sınırı nasıl uyguladığını öğrenir.
- · Risk alma, iyi bir risk
hesabına dayalı ise, deneyimi arttırır ve zorluklara dayanmayı öğretebilir.
Türkçemizdeki gözü pek ve gözü kara deyimleri, risk alırken sınırı zorlayan ile
sınırı aşan arasındaki farkı güzelce anlatır. Riski değerlendirmeksizin,
‘körlemesine’ ve hesapsızca atılan adımları risk almak olarak göremeyiz. Sınırı
zorlama ve bu zorlama ile bir gelişim adımı atma amacı taşımayan rasgele
risklidirler, tehlikeyi hesap etmedikleri için kendilerine ve başkalarına
tehlike doğururlar. Gelişime hizmet etmezler. Bu tür riskli hareketler
sonucunda tahmin edilen tehlikeli durum gerçekleşmese bile, bir öğrenme
içermediğinden ötürü aynı riskli davranış tekrarlanır durur. Örneğin, Dikkat
eksikliği hiperaktivite bozukluğu risk almanın ve sınır zorlamanın değil,
riskli davranışın ve sınır aşımının daha sık olduğu bir problemdir. O nedenle
ergenlik ve gençlik dönemine ulaşan DEHB tanılı bireyler, bağımlılık yapıcı
maddeleri ya da ateşli silah gibi tehlikeli şeyleri denemek konusunda fazla
hevesli, trafik kurallarını çiğnemeye yatkın, dolayısıyla güvenliği tehlikeye
atmaya daha yakın davranabilirler.
- · Ehliyetsiz ve güvenliği
tehlikeye atarak araç kullanan gençlere sorduğumuzda bir tehlike olmadığını
söyler, kanıt olarak da o zamana kadar bir şey olmamış olmasını öne sürerler.
Risk hesabını yanlış yapan bu gençlerin risk aldığını değil, kendilerini ve
başkalarını riske soktuğunu söylemek gerekir. Yüreklilik ile cüretkarlık
arasındaki fark, risk alan ile riske sokan arasındaki farka denk gelir.
- · Sınırlarımızı zorlayarak,
kendimizi geliştirici risk nasıl alınabilir? Daha önce yemediğimiz bir yemeği
yemek, alışkanlıklarımıza aykırı bir deneme yapmak, reddedilme olasılığı olan
bir teklifte bulunmak, öğretmenin istediği ödevi yaparken internetteki
kaynaktan ‘copy-paste’ yapmak yerine, konudaki değişik kaynakları kendi
süzgecimizden geçirip özgün bir fikir ortaya atmak… bunları risk alma örnekleri
olarak gösterebilirim.
- · Risk alma eğilimi bebeklikten
başlayarak gözlenebilir. Dün çıkamadığı bir iskemleye bugün bir kez daha
çıkmayı deneyen, iki ayak üzerine evvelsi gün kalkmış bir bebek risk
almaktadır. Risk almak, rahat gelen, bildik ve alışıldık durumun dışına çıkmayı
gerektirir. Statükonun dışına çıkmak, yenilikçi olmak, şimdinin bir sonrasını
merak etmek ve bilmeye, hatta belirlemeye çalışmak risk alıcı davranışlardır.
Risk almak, merak ve öğrenme arzusu ölçüsünde artar. Bilginin ve kendini
kontrol becerilerinin geliştiği ölçüde kendine ve çevreye katkıda bulunmaya
imkan verir.
- · Risk alma ile riskli
davranma arasındaki ana fark tehlikeyi hesap etmek ile tehlikeyi azımsamak ve
yok saymak arasındaki farktır.
- · Aile ve okul; hem risk alıp
sınırları zorlamak isteyen çocuğa sınırları koyarak, sınırları çocuğun
gelişimine göre genişleterek, değiştirerek ve kaldırarak, çocukla müzakere
ederek gelişimi destekler. Risk alırken zorlanan sınırları, örneğin
atletizmdeki bir dünya rekoru gibi düşünün. Her zorlama ve sonrasındaki aşımda,
sınırı biraz daha yukarı çekmek, baskı ya da zorlama aracından ziyade bireyin
kapasitesini daha verimli ve hedeflerine dönük kullanmayı doğurur.
- · Mevcut çoktan seçmeli
soruların cevaplarını ezberlemeye dayalı sahte-yarışmacı eğitim sistemimiz bu
sportif yarışma ruhundan yoksundur. Bireyi geliştirmeyi hedeflemediği gibi,
yetersiz olanı ayıklayıp ve kenara atarak onu risk almayan, kendini geliştirmek
için zorlamayan bir bireye dönüştürür. Kazanmak için de riskli olmayan,
herkesin hoşuna gidecek, kimseye ters düşmeyecek, akla aykırı olsa da makbul
kitaplara aykırı olmayan cevapları ezberden söylemek teşvik edilir. Risk almak
için gereken zahmete katlanma, bilgi toplama ve araştırma, akıl yorma süreçleri
azımsanır. Hemen sonuç vermeyen çabalar, kısa vadede kazanç getirmeyen işlere
benzetilir. Hemen kazanç getirmeyecek mesleklerin eğitimlerine heves eden
gençlere ‘risk alma boş yere’ derken, kısa vadede kazançlı olabilecek riskli
işlere (paradan para kazanılan ya da çabuk şöhret olunan işler gibi)alkış tutulur. Diplomalar küçümsenir, ya
da alınması gereken, ama alınması için emek harcanması anlamsız bulunan bir
belge olarak risk almadan, kendimizi zahmete sokmadan elde etmek için her yola
başvurulur. Örneğin, kopya çekmek riskli bir hareket olmakla birlikte gerçek
anlamda bireysel bir risk alma sayılmaz. Kendimizle ilgili herhangi bir
kapasiteyi zorlamıyor, bir üst absamağa geliştirmeye çalışmıyoruz. Belki
toplumsal bir denetim sınırını delip delemeyeceğimizi test ederek toplumun ne
kadar adil olduğunu, emeğe mi uyanıklığa mı değer verdiğini, yanlış hareketleri
alkışlayıp alkışlamadığını anlamamızı sağlar. Bu da bir öğrenme sayılır.
1 comment:
Risk alma ile riskli davranma arasındaki fark olduğunu kavramak enterasan olmuş. Bu arada hocam, "baba-kız öpüşmesi" ile ilgili "tv uzmanlarından" değil, profesyonel birinden birşeyler duymak ya da okumak iyi gelecek.
Post a Comment