Selfie çılgınlığı !
Kızıma
soruyorum ; ‘Eskiden biz fotoğraf makinesini masanın üstüne koyup, sonra
zamanlayıcı kurup, karşısında dizilmiş arkadaşlarımızın yanına koşturarak
kendimizin de içinde olduğu fotoğraflar çekerdik. Onlar selfie sayılmaz mı ?’. ‘Ona selfie desen de, şimdikinde çekerken kendine baktığın için verdiğin
pozu çektiğin anda görebiliyorsun ama’ diye yanıtlıyor. En yakın arkadaşı,
‘bunda emek var, daha çok uğraşılıyor’ diye ekliyor. Emek kısmından hiç bir şey
anlamıyorum.
Peki, vanGogh’un,
Rubens’in, Rembrandt’ın ve bilumum tanınmış ressamın kendilerini resmettikleri
otoportreler selfie sayılmaz
mı ? Aynaya bakarak yapıyorsa, o da yaptığını ve kendini aynı anda
görüyorsa… Selfie’den hiç bir şey
anlamadığımı söylüyorlar. Cephanemden bir araştırma bulgusu çıkartıyorum :
Beden algısında bozulma olmuşsa, bedeninden yüzünden biçimsel bir
memnuniyetsizlik varsa, daha çok selfie
çekiyorsun, günde 100’e varıyor. ‘Vallahi biz 50’yi aşmıyoruz. Üstelik beden
algısı bozulmuş kişiler daha çok çekiyor ama çok selfie çekenlerde beden algısı bozuktur, anlamına bir bulgu değil
bu’.
Pekala, bir salvo
daha : ‘geçende TV’da entelektüel görünümlü talk showlardan birisinde
gördüm, bütün uzmanlar ve bizzat sunucu selfie’cileri
ayıpladılar. Kendiyle meşgul, modern zamanın içi boş gençliği’ dediler. Gençler
yine güldü : ‘sen demiyor musun, her dönemin düşünürleri o dönemin modern
gençliğinin içinin boş olduğunu düşünür. Genç dediğin yetişkinleştikçe dolar.
Bu TV şahsiyetleri için Amerikanca deyimle kendileriyle dolup taşan
(kendilerinden başkasını tanımayan) adamlar diyen de sen değil
misin ?’. Doğru, gençliğini atlamış
kişilerin gençler hakkında selfie
çılgını deyip, derin yorumlar yapmasını biraz yadırgadığımdan ötürü öyle
demiştim.
Kendimizi, nasıl
göründüğümüzü merak etmek, nerede ve kimlerle olduğumuzu bütün dünyaya duyurmak
istemek, bakın ben ne yapıyorum demek çocuksu bir istek gibi gelebilir. Eğer
öyleyse yüzlerimizi ekranın önüne çıkartarak ‘ ben buradayım’ demek bir çocuksu
istek ise neden yetişkin yaşlara sarktığını nasıl açıklayacağız ? Bebeklikten
yeni çıkmış çocukta olduğu gibi sözümüzün az olduğu ya da kendimizi anlatmaya
yetmediği zamanlarda selfie sözümüzü
olmasa da yüzümüzü ortaya koyma olanağı sağlıyor. Göldeki yansımasına bakarken
hayatını kaybeden Narsis’in efsanesindeki kendine (hayran olmadan ziyade)
hayran kalma ve kendine bakmaya doyamama ile selfie çekme arasında bir ilişki var diyenler, sesi çıkamayan
insanın kaybolmama, silinip gitmeme çabasına fazla bir anlam mı yüklüyor diye
de düşünüyorum.
No comments:
Post a Comment