Sunday, April 27, 2014

selfie çılgınlığı-ymış

Selfie çılgınlığı !



Kızıma soruyorum ; ‘Eskiden biz fotoğraf makinesini masanın üstüne koyup, sonra zamanlayıcı kurup, karşısında dizilmiş arkadaşlarımızın yanına koşturarak kendimizin de içinde olduğu fotoğraflar çekerdik. Onlar selfie sayılmaz mı ?’. ‘Ona selfie desen de, şimdikinde çekerken kendine baktığın için verdiğin pozu çektiğin anda görebiliyorsun ama’ diye yanıtlıyor. En yakın arkadaşı, ‘bunda emek var, daha çok uğraşılıyor’ diye ekliyor. Emek kısmından hiç bir şey anlamıyorum.
Peki, vanGogh’un, Rubens’in, Rembrandt’ın ve bilumum tanınmış ressamın kendilerini resmettikleri otoportreler selfie sayılmaz mı ? Aynaya bakarak yapıyorsa, o da yaptığını ve kendini aynı anda görüyorsa… Selfie’den hiç bir şey anlamadığımı söylüyorlar. Cephanemden bir araştırma bulgusu çıkartıyorum : Beden algısında bozulma olmuşsa, bedeninden yüzünden biçimsel bir memnuniyetsizlik varsa, daha çok selfie çekiyorsun, günde 100’e varıyor. ‘Vallahi biz 50’yi aşmıyoruz. Üstelik beden algısı bozulmuş kişiler daha çok çekiyor ama çok selfie çekenlerde beden algısı bozuktur, anlamına bir bulgu değil bu’. 
Pekala, bir salvo daha : ‘geçende TV’da entelektüel görünümlü talk showlardan birisinde gördüm, bütün uzmanlar ve bizzat sunucu selfie’cileri ayıpladılar. Kendiyle meşgul, modern zamanın içi boş gençliği’ dediler. Gençler yine güldü : ‘sen demiyor musun, her dönemin düşünürleri o dönemin modern gençliğinin içinin boş olduğunu düşünür. Genç dediğin yetişkinleştikçe dolar. Bu TV şahsiyetleri için Amerikanca deyimle kendileriyle dolup taşan (kendilerinden başkasını tanımayan) adamlar diyen de sen değil misin ?’.  Doğru, gençliğini atlamış kişilerin gençler hakkında selfie çılgını deyip, derin yorumlar yapmasını biraz yadırgadığımdan ötürü öyle demiştim.
Kendimizi, nasıl göründüğümüzü merak etmek, nerede ve kimlerle olduğumuzu bütün dünyaya duyurmak istemek, bakın ben ne yapıyorum demek çocuksu bir istek gibi gelebilir. Eğer öyleyse yüzlerimizi ekranın önüne çıkartarak ‘ ben buradayım’ demek bir çocuksu istek ise neden yetişkin yaşlara sarktığını nasıl açıklayacağız ? Bebeklikten yeni çıkmış çocukta olduğu gibi sözümüzün az olduğu ya da kendimizi anlatmaya yetmediği zamanlarda selfie sözümüzü olmasa da yüzümüzü ortaya koyma olanağı sağlıyor. Göldeki yansımasına bakarken hayatını kaybeden Narsis’in efsanesindeki kendine (hayran olmadan ziyade) hayran kalma ve kendine bakmaya doyamama ile selfie çekme arasında bir ilişki var diyenler, sesi çıkamayan insanın kaybolmama, silinip gitmeme çabasına fazla bir anlam mı yüklüyor diye de düşünüyorum.


No comments: