Güleriz ağlanacak
halimize
Garfield psikeart okurlarının çoğuna yeterince derin
gelmeyebilir (ki haklı olabilirsiniz)
ama mizahını hem komik, hem de esprilerini durup düşündürücü bulurum.
O zaman, saygı duyduğum yaratıcısı Jim Davis’in karikatürcü
(bir mizah çeşidi olarak kabul etmiyorsanız, yazının gerisine hiç bakmayın)
olmak için koştuğu üç şartı size de söylemeliyim: 1. Espri yeteneği olmalı, 2.
Çizebilmeli (buraya kadar kaşınızı çatarak geldiyseniz, biraz bekleyin), ve en önemlisi,
3. Hayatta başka işe yarar bir becerisi olmamalı.
Tıp fakültesi öğrencisiyken mizah merakımın nasıl
canlandığını hatırlamaya çalışıyorum. Lisede yayımlanmamış okul yıllığının
çizgilerini yaptığıma bakarsak, espri yapabiliyor, çizgi çizebiliyordum. Davis’in
3’üncü koşulu benim için ne zaman gerçekleşti? Tıp fakültesinde kendimden (başka beceri
geliştirebileceğimden) umudu kesmiş miydim ki, karikatür hayatımı canlandırmaya
karar verdim. Yandaki çizgide (bir başka doktorluktan umudunu kesmiş arkadaşım
Dr Levent Efe’nin çizgisiyle) 1981’de resmedilmiş halime baktığımda, cerrahi
staj notlarının arasındaki epistemoloji kitabıyla kendisi mizahi olan bir
doktor adayı gibi gözüküyorum.
Ne anlamda mizahi? Çelişkinin cisimleşmiş şekillerine
gülüyorsak eğer, burada iki birbirinden uzak konuyu eş zamanlı yapmaya çalışmış
olmama gülüyoruz herhalde. Mizah ile
gülmeyi o kadar birbirine bağlantılandırmış durumdayız ki, güldürmeyene
(kendiliğinden bir gülümseme yaratmayana) ‘gıdıkladı’ diyerek güldürücülüğünün
zorlamalığını vurguluyoruz. mizah güldürür ya da gülümsetir.
No comments:
Post a Comment