Bir biçimde edindiği makamı herkesin gözüne sokmayı sevenlere toptan sinir oluruz. Bunun altında kıskançlık, haset, 'o yaptı biz yapamadık' gibi 'negatif' duygularımızın yer alması sinir olmamızı öfkeye dönüştürür.
duyduğumuz öfke ile ağzımızı bozar; kendimizi saldırgan ve kaba sözler söylemeye adeta zorunluymuş gibi hissederiz.
otomobilinizle giderken sizi arkadan ışıkları ve bir takım yanıp sönen ıvırzıvırı ile sıkıştıran genellikle gri ya da siyah renkli otomobil durumu V.I.P. olmasıyla açıklar; aslında öyle değil de kendini öyle zannediyor diye düşünsek, şahıs o an VIP değilse bile, olmak üzeredir. davranış biçimi bazen insanın durumunu değil arzularını ve ihtiraslarını yansıtır.
uçağa binerken bir sebeple sizi iteleyip öne geçen, sizi herhangi bir yerde bekletmeyi normal kendisinin herhangi bir biçimde bekletilmesini ise (kişiliğine ) cinayet teşebbüsü gibi gören bu toplumsal kesim aralarında sahiden önemli ya da düzgün insanlar elbette bulunmaktadır. Ama açılımını 'gayet önemli tip' diye türkçeleştireceğimiz V.I.P. ünvanını rozet olarak yakasına iliştirenler, bir çoğumuzun içinde bir biçimde mevcut olan kendisine hak bildiği (ama başkalarına çok gördüğü) ayrıcalıkları dibine/sonuna kadar tüketme eğiliminin timsali olmaktan kaçınamazlar.
2 comments:
Öfkemiz,gerçekten "önemli" olanlara değil,hiç çile çekmeden,
hiç emek harcamadan, o rozeti taşımayı kendinde hak görenlere...
Neyin gerçek, neyin sahte, kazanılmış veya gasp edilmiş olduğunu bilemediğimiz ortamlarda. VIP kişilerin saygısız tavırları, kanı beynimize sıçratır tabii. Düzene ve sisteme güvenebildiğimiz bir yapı olsa... inanin şapkamızı çırkartır yol veririz " bu çok önemli şahsiyerlere". Bir de neden bu "VIP"ler hep devlet adamları olur, politikacı olur, da... doktor, öğretmen, sanayici, bankacı olmaz. Acaba VIP olmak yüksek memuriyetin getirdiği bir imkan mı?
Post a Comment